Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, afet iletişiminin Türkiye İletişim Modelinin önemli sacayaklarından birisi olduğunu belirterek, “Bugün afet iletişimi hiçbir ülke için bir tercih olarak telakki edilemez. Afet iletişimi mutlak suretle üzerinde çalışılması, yatırım yapılması gereken bir kamusal yönetişim meselesidir.” dedi.
Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından Başkanlık konferans salonunda düzenlenen “Asrın Afetinin 1. Yılında Afet İletişimi Sempozyumu”na katıldı.
Konuşmasında, hangi düzeyde olursa olsun her afetin, acil müdahale ve etkili bir süreç yönetimini gerektirdiğine dikkati çekerek başlayan Altun, bu sebeple bütünleşik afet yönetimi anlayışının hayati unsurlarından biri olan afet iletişiminin devletin stratejik iletişim politikasının en önemli alanlarından biri olduğunu söyledi.
Afet iletişiminin sadece afet anlarındaki iletişim faaliyetleriyle sınırlanamayacağını, bu nedenle İletişim Başkanlığı olarak afet öncesinde kamuoyunu bilgilendirme, afet önleme ve risk azaltma çalışmalarına sorumluluk alanlarına uygun şekilde katkı verdiklerini vurgulayan Altun, şöyle konuştu:
“Nitekim 6 Şubat depremlerinden önce ve aradan geçen bir yıllık süre zarfında da afet iletişimi konusunda bugünkü sempozyuma benzer birçok çalışmayı hayata geçirdik. Bu çalışmaların bazıları; Afet İletişimi Çalıştayı, Doğal Afetlerde Uluslararası İşbirliği ve Dayanışma Paneli, Afet ve Kriz Dönemlerinde Habercilik Paneli, Stratcom Afet İletişimi Forumu ve bu kapsamdaki eğitim ve tatbikatlar, Brüksel’de, Avrupa Parlamentosu’nda ‘Afetin Yaralarını Sarmak için Dayanışma’ Paneli, Washington’daki ‘Afet Diplomasisi: Dirençli bir dünya için uluslararası dayanışmayı yeniden kurgulamak’ paneli, Tokyo’daki ‘Kriz Enformasyonu Yönetimi ve Doğal Afetlerde Halkla İlişkiler’ panelidir. Bunların yanı sıra afet ve kriz yönetimi konusunda geçtiğimiz bir yıl içerisinde Türkiye’nin bu konudaki müktesebatına; üç dilde hazırladığımız ‘Asrın Felaketi’ ve ‘Asrın Dayanışması’ kitapları, ‘Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli Görüşler ve Öneriler’ kitabı, ‘Afet İletişim Forumu Hazırlık, Müdahale, İyileştirme’ kitabı, gibi çeşitli yayınlarla katkı sunmaya çalıştık.”
“Asrın felaketini afet iletişimi bağlamında milat kabul ediyoruz”
Bu yayınların sonuncusunu “Asrın Felaketi’nin Birinci Yılı: İhya ve İnşa Çalışmaları” adıyla kamuoyunun istifadesine sunduklarını belirten Altun, “Bu kitabımız, 6 Şubat depremlerinin büyük felaketler içerisindeki yerini, deprem sonrası millet olarak ortaya koyduğumuz dayanışmanın tüm veçhesini ve en önemlisi depremden sonra devletimizin ulaşım ve haberleşmeden kültür ve sanata, eğitimden sağlığa, tarımdan dini ve sosyal hizmetlere kadar bölgede hayatın hemen her alanındaki ihya ve inşa çalışmalarını ele almaya çalıştık.” diye konuştu.
Yaşanan acı tecrübenin ardından hiçbir zaman “sadece yaralarımızı saralım ve hayatlarımıza kaldığı yerden devam edelim” düşüncesinde olmadıklarının altını çizen Altun, şöyle devam etti:
“Cumhurbaşkanı’mız bu konuda son derece hassas oldu. ‘Kaybettiğimiz canları geri getiremeyiz. Ancak ne olursa olsun büyük devletler, bu tür felaketlerden, bu tür olumsuzluklardan önemli dersler çıkarır ve bu yönleriyle tefrik edilir.’ dediler. Bu noktada, bu büyük felaketten devlet ve millet olarak büyük dersler çıkarmamız için gayret sarf ettiler. Biz de kendi alanımızda, Türkiye olarak Asrın Felaketini afet iletişimi bağlamında da bir milat olarak kabul ediyoruz. Bu itibarla kendimize şöyle bir amaç ihdas ettik. Türkiye’nin afet iletişimi noktasında bulunduğu seviyeyi daha ileriye taşımak, bunun için çok yoğun bir şekilde gayret sarf etmek ve bu alanda akademik ve entelektüel müktesebatı artırmak.”
Altun, afet iletişiminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde inşa ettikleri Türkiye İletişim Modelinin önemli sacayaklarından birisi olduğuna dikkati çekerek şu bilgileri verdi:
“Bugün afet iletişimi hiçbir ülke için bir tercih olarak telakki edilemez. Afet iletişimi mutlak suretle üzerinde çalışılması, yatırım yapılması gereken bir kamusal yönetişim meselesidir. Bizim de Türkiye olarak afet ve afetle birlikte gelen riskleri bütün boyutlarıyla yönetmemiz gerekiyor. Unutmayalım ki bu riskleri yönetmek, krizleri yönetmekten her zaman daha az maliyetli, her zaman daha doğrudur. Esas olan risk yönetmektir. Bu kapsamda biz afet iletişimini çeşitli veçheleriyle masaya yatıracağımız bu iki günlük sempozyumla ‘Afet iletişiminin neresindeyiz?’, ‘Önümüzdeki tehditler ve işbirliği alanları nelerdir?’, ‘Afet iletişiminde önemli aktörler kimlerdir ve bu aktörler nasıl hareket etmelidir?’ gibi önemli sorulara etraflı cevaplar vermeye çalışacağız.”
“Kamuoyunun gerçekleri elde edebilmesi için gayret sarf ettik”
Kahramanmaraş merkezli depremlerin 11 şehirde 14 milyon kişiyi etkilediğine vurgu yapan Altun, devletin arama-kurtarma çalışmalarının hemen ardından hızlı bir imar ve inşa seferberliği başlattığını söyledi.
Deprem bölgesindeki 11 şehirde bulunan 930 şantiyede 110 bin 450 personelin gece gündüz demeden çalışmalarına hızla devam ettiğini bildiren Altun, şunları kaydetti:
“Bu kapsamda, rezerv alanlarda 207 bin, şehir merkezlerinde 50 bin ve hafif çelikten 50 bin olmak üzere toplam 307 bin bağımsız bölümün büyük kısmının ihalesi yapıldı. İhalesi tamamlanan konut ve köy evlerinin inşa süreci hızla devam ediyor. Biz kamuoyunun bu çalışmaları yakından takip etmesi için medya mensuplarının bölgede yer almasını kolaylaştırmaya, onların faaliyetlerini bölgede desteklemeye gayret sarf ediyoruz. Bu sürecin en önemli yanı kamuoyunun açık ve şeffaf şekilde bilgilendirilmesidir. Biz depremin ilk anından itibaren bu konuya çok büyük bir özen gösterdik. Kamuoyunun gerçekleri, en doğru, en şeffaf şekilde elde edebilmesi için gayret sarf ettik. Bu süreçte Türkiye medyası çok büyük bir vefakarlık gösterdi, çok büyük bir azimle milletimize hakikati ulaştırmak için sahada çalıştı. Dezenformasyon ve kötücül çalışmalara rağmen Türk medyasının güçlü isimleri, kalemleri yoğun bir gayret gösterdiler ve bu çalışmaları halen devam ediyor.”
“İletişim sürecinin doğru yönetilmesi büyük öneme sahip”
AFAD tarafından 390 bin konut, 40 bin iş yeri ve 11 bin 500 ahır olmak üzere toplamda 441 bin 500 bağımsız bölüm için hak sahipliği tespitinin yapıldığına işaret eden Altun, “Mart ayının ortasına kadar da 30 bin konutun kuraları daha gerçekleştirilecek. Önümüzdeki 2 ay içerisinde ise toplamda 75 bin konutun kuraları tamamlanmış olacak.” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin afet ve krizler karşısında üst düzey bir dayanıklılığa ve büyük bir teşkilatlanma kabiliyetine sahip olduğunu anlatan Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Afet iletişimi, devletimizin bu teşkilatlanma kabiliyeti açısından merkezi bir konumdadır. Afet iletişimi stratejilerimiz, afete hazırlık, acil müdahale, rehabilitasyon ve iyileştirme çalışmaları sürecinde elimizdeki en stratejik araçlardan birisi olmuştur. Arama-kurtarma çalışmalarından acil müdahale lojistiğinin doğru yönetimine, insani yardımların dağıtımından sağlık hizmetlerine kadar her konuda iletişim sürecinin doğru yönetilmesi büyük öneme sahiptir. Yine depremden etkilenmiş vatandaşlarımızın doğru bilgiye erişiminin hızlı ve etkili bir şekilde sağlanması da bir diğer önemli husustur. Elbette bunu temin etmek için öncelikle gelişmiş ve sağlıklı işleyen bir haberleşme altyapısına sahip olmak gerekiyor. Zira şunu biliyoruz ki haberleşmenin kesintiye uğradığı her vakit afetin neden olduğu maddi, manevi tahribat ve daha önemlisi insani kayıplar hızla artacaktır.
Tüm bunları gerçekleştirmek içinse her şeyiyle planlanmış, mevcut ve muhtemel durumları iyi analiz etmek iletişim stratejilerini besleyen önemli unsurlardır. Bu noktada iletişim stratejilerimizin bu sürecin asli bir unsuru olduğunu da vurgulamamız gerekir. Dolayısıyla dört başı mamur bir afet iletişim planı her şeyden önce yurttaşların güvenliği için zorunluluktur.”
“300 bin başvuruyu cevapladık”
Altun, afetlerde koordinasyonun önemine değinerek, acil müdahale ve kurtarma faaliyetlerinin kurumların ve kamuoyunun acil durum psikolojilerinin doğru yönetilmesiyle mümkün olduğunu söyledi.
Başkanlık olarak gerek konvansiyonel araçlar üzerinden gerek yeni medya platformları aracılığıyla sağlıklı bir iletişim ekosistemi meydana getirme gayretinde olduklarını dile getiren Altun, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu kapsamda depremin hemen ardından CİMER-Deprem Acil uygulamasını devreye soktuk ve gerek merkez teşkilatımızda gerekse sahada 7/24 esasına uygun bir çalışma düzenine geçtik. Deprem Acil uygulamamızla arama-kurtarma faaliyetleri başta olmak üzere deprem sonrası hasarlı binaların tespiti, depremzedelere yönelik yardımların en doğru ve verimli şekilde dağıtımı, barınma ihtiyaçlarının giderilmesi, güvenlik ve asayiş, eğitim ve sağlık hizmetleri gibi alanlarda, depremzede vatandaşlarımızla devletimizin ilgili kurumlarının sağlıklı bir iletişim içinde olmasını temin etmeye yönelik çalışmalar yaptık. Toplamda yaklaşık 300 bin başvuru aldık ve bunları cevapladık. Tüm bunları yaparken gerek ulusal gerekse uluslararası kamuoyunun bilgi alma ve ifade hürriyeti haklarına da azami ölçüde önem verdik. Bu amaçla sahada görev yapan basın mensuplarının çalışmalarını kolaylaştırmak adına deprem bölgelerinde hem ulusal hem uluslararası basın mensuplarına yönelik geçici basın merkezlerimizi devreye aldık.”
“200’den fazla yalanı ifşa ettik”
Büyük afetlerin yarattığı acil durum psikolojisini manipüle etmek ve böylelikle yaşanan felaketi daha da derinleştirmek için çabalayan kötücül aktörlerin, mutlak surette mücadele edilmesi gereken aktörler olduğunu vurgulayan Altun, şu bilgileri paylaştı:
“Keşke olmasalar ama varlar. Faaliyetlerini sistematik şekilde sürdürüyorlar. Biz bunu 6 Şubat depremleri sürecinde gördük. Yine gördük ki kötücül aktörlerin kamuoyu psikolojisini bozmak ve arama-kurtarma, rehabilitasyon ve iyileştirme çalışmalarını kesintiye uğratmak için başvurdukları başlıca silah dezenformasyon saldırıları olmuştur. Bu saldırılara karşılık Dezenformasyonla Mücadele Merkezimiz aracılığıyla Deprem Dezenformasyon Bülteni yayınladık. Sadece 6-20 Şubat arasında neticeleri çok ciddi hasarlara yol açabilecek toplam 200’den fazla dezenformasyon içerikli sözüm ona haberi gerçekte ise yalanı tespit ederek bunları ifşa ettik. Sadece yalanı değil, onun arkasındaki aktörleri de ifşa ettik. Sürecin kamu adına soruşturulmasını de kamu çıkarı adına talep ettik. Yine deprem sonrasında ‘Hakikat Mücadelesi’ adlı gazete çıkararak depremzede vatandaşlarımızın afet bölgesindeki gelişmelerle ilgili doğru şekilde bilgilendirilmesini sağladık.”
“Kirli hedeflerin amacına ulaşmasını engelledik”
Afet sürecinde yapılan dezenformasyon saldırılarının hedeflerine de değinen Altun, “Bu dezenformasyon kampanyalarını yapanların amacı, yetkili otoritelere yönelik kamuoyuna güvensizlik duygusu oluşturmak, yanlış bilgiyi dolaşıma sokarak arama-kurtarma ve yardım faaliyetlerini aksatmaya çalışmak, bu sayede afetten doğrudan ve dolaylı şekilde etkilenen bireyleri yanlış yönlendirmek, kaos ve endişe imal ederek toplumsal dayanıklılık ve direnci zayıflatmak, bireylerin, doğru bilgiye erişmesini engellemek, karar alma süreçlerine darbe vurmak. Hamdolsun, depremlerin ardından devlet ve millet olarak gösterdiğimiz gayretlerle biz büyük ölçüde bu tür kirli hedeflerin amacına ulaşmasını engelledik. Fakat bu demek değildir ki bu tür saldırıların arkası kesilecek. Biliyoruz ki bu tip kötücül denemeler muhtemel kriz ve afet durumlarında mutlak surette kendisini gösterecektir. Bu nedenle biz afet iletişimi bağlamında dezenformasyonla mücadele konusunu en öncelikli meselemiz olarak kayıtlamak durumundayız.” diye konuştu.
Kriz ve afet durumlarında resmi kurum ve kuruluşların takip edilmesinin, onların açıklamalarının esas alınmasının önemine vurgu yapan Altun, şunları kaydetti:
“Haber alırken, enforme olurken asla tek kaynağa bağlı kalmamalı ve kaynakları çeşitlendirmeliyiz. Afet sonrasında özellikle yeni medya mecralarından yapılan paylaşımların popülerliğine ve sıklığına değil niteliğine ve doğru olup olmadığına dikkat kesilmeliyiz. Afet dönemlerinde bizim adına ‘felaket haberciliği’ dediğimiz bir süreçle karşılaşıyoruz. Buna karşı da dayanıklı olmalı ve daha fazla reyting için sözüm ona olanı daha da büyüterek yansıtan bu haberciliğe itibar etmemeliyiz. İlk haber veren değil, doğru haber veren olmaya gayret etmeliyiz. Herhangi bir paylaşım yaparken istemeden de olsa yanlış yönlendirmeye neden olunabileceği gerçeğini göz önünde tutmalıyız. Felaketin boyutlarını daha da arttıracak, felakete doğru şekilde müdahale edilmesini engelleyebilecek, toplumsal kaos çıkarabilecek bilgileri paylaşmamalıyız. En önemlisi de insanların can ve mal güvenliğini merkeze alan sorumlu bir yaklaşımla meseleyi ele almalıyız.”
“Habercilik ve medya etiği bağlamında birçok çalışma yaptık”
Altun, büyük afetler karşısında bir diğer önemli meselenin nitelikli ve doğru bilginin nasıl tefrik ve temin edileceği sorunsalı olduğunun altını çizerek, bu noktada kamu yararına yayıncılık hususunun son derece önem kazandığına işaret etti.
Kamu yararına yayınlarda haberin kaynağı, sunulma biçim ve üslubu, haberin kamuoyu nezdinde ne tür etkileri olacağı gibi meselelerin kurumsallaşmış bir medya etiği süzgecinden geçtiğini bildiren Altun, “Bu etik kodlar bize afet ve kriz durumlarında yayıncılığın, her şeyden önce insanların can ve mal güvenliğini öncelemesi gerektiğini söyler. Fakat yeni medya düzenine baktığımızda bu tür bir medya etiğinin, müesses hale gelmek şöyle dursun, henüz emekleme aşamasına bile geçemediğini görüyoruz. Bu eksikliğe binaen, Başkanlığımız bünyesinde habercilik ve medya etiği bağlamında birçok çalışma yaptık ve bu tür çalışmalara aralıksız bir şekilde devam ediyoruz. 2023’te çıkardığımız ‘Doğru Habercilik ve Medya Etiği’ kitabımız ve bu minvalde düzenlediğimiz ‘Medya Etiği Bağlamında Olağanüstü Dönemlerde Doğru Habercilik Paneli’ bunlardan sadece birkaçıdır.” dedi.
“Yerel medyanın önemli fonksiyon ve sorumluluğu bulunuyor”
Afet iletişiminin bir diğer boyutunun iletişim süreçlerini çeşitlendirmek ve bu konuda her türlü riski göz önünde tutarak farklı alternatifleri belirlemek olduğunu anlatan Altun, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Bu bağlamda özellikle yerel medya organlarının son derece önemli fonksiyon ve sorumluluğu bulunuyor. Belirli bir bölgenin sosyokültürel dinamiklerini iyi anlamak, yerel medya organlarının ve buralarda çalışan basın mensuplarının uzmanlıklarından faydalanmak gerekiyor. Dolayısıyla verilecek mesajların, yapılacak duyuru ve bilgilendirme faaliyetlerinin biçim, içerik ve üslup açısından iletilmesinde yerel medya önemli bir aktördür. İletişim Başkanlığı olarak gerek bölge müdürlüklerimiz aracılığıyla gerekse diğer imkanlarımız vasıtasıyla yerel medyanın güçlendirilmesi ve bu tür süreçlerde aktif bir rol oynaması için sürekli iletişim halinde bulunuyoruz. Bu amaçla Başkanlık olarak belli aralıklarla yerel medya buluşmaları ve çalıştaylar gerçekleştiriyoruz. Önümüzdeki dönemde de bu iletişim ortamını daha verimli ve etkili kılarak yolumuza devam edeceğiz. Bu anlamda iki gün boyunca sürecek Afet İletişimi Sempozyumumuzun bu sürece kıymetli katkılar sunacağını düşünüyorum.”